Size Gökçeada'dan bahsetmeden önce biraz Bozcaada'dan bahsetmek isterim. İlk olarak 1987’de Bozcaada’ya adım attığımda, sanırım buranın haritada yerini göstermeyi bırakın böyle bir adamızın varlığından haberdar olmayan birçok insan vardı. Bu tarihlerde adada bir tek pansiyon dahi yoktu. 1987’den günümüze dile kolay tam 33 yıl geçmiş.
Yazının konusu Gökçeada olmasına rağmen neden Bozcaada ile başladığıma şaşırmayın, bu iki adanın kaderi hep aynı olmuş. Adeta ikiz gibiler, tarihte biri işgal edildiğinde diğeri de hemen peşinden işgal edilmiş. Biri el değiştirirken diğeri de el değiştirmiş. Bu iki adanın kaderi adeta birlikte yazılmış. Osmanlı İmparatorluğu’nun bu iki adayı topraklarına dahil etmesi, Balkan Harbi sırasında Yunan işgaline uğraması, Lozan Barış antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti topraklarına dahil olmaları kader birliklerinin birer kanıtı olsa gerek.
İşte bu kader birlikteliği Bozcaada’dan bahsetmeden Gökçeada’ya geçememem de etken oldu. İki ada arasında hep bir karşılaştırma yapılır. Bozcaada’ya giden birine Gökçeada’yı da gördün mü diye sormak bile adetten oldu neredeyse.
Bozcaada sohbetini burada sonlandırıp biz asıl konumuza yani Gökçeada’ya dönelim.
Gökçeada 1923 yılında Lozan Barış antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti topraklarına dahil oluyor. 1970’li yıllara kadar ismi imroz olarak geçiyor ve bu tarihte Gökçeada adını alıyor.
Gökçeada deyince, huzurun ve sakinliğin, bir de, serbest gezen keçi J ve koyunların adası demek en doğrusu. Üstelik bu sakinliği uluslararası bir kuruluş olan Cittaslow (Yavaş Kent) tarafından tescillenmiş.
GÖKÇEADA’YA NASIL GİDİLİR?
Eğer Gökçeada’ya İstanbul’dan özel aracınız ile geliyorsanız Tekirdağ Keşan Gelibolu güzergahını takip ederek Eceabat’a 3 km kala yolunuz üzerinde sağ tarafınızda kalacak olan Kabatepe Limanı tabelasını takip ederek Gökçeada feribotlarının kalkacağı Kabatepe iskelesine varıyorsunuz. Feribot saatleri için Gestas firmasını arayarak veya web sayfasından bilgi alabilirsiniz yaz ve kış tarifesi olarak feribot saatlerinin değişmekte olduğunu belirteyim. Yaklaşık 1 Saat 15 dakika ile 1 Saat 30 dakikada adaya varmış oluyorsunuz.
Eğer Ankara ve İzmir’den geliyorsanız ilk olarak Çanakkale Feribot iskelesinden Feribot ile Eceabat feribot iskelesine sonrasında da 20 dakikalık karayolu yolculuğu ile Kabatepe Feribot iskelesine geçerek buradan Gökçeada feribotu ile adaya geçebilirsiniz.
Özel araç ile adaya gelme imkanı olmayanlar için seçenek, İstanbul Esenler otogarından kalkan Şehirlerarası otobüsler olabilir. Birkaç firma adaya kadar feribotla geçiyor bunları internetten araştırabilirsiniz. Diğer illerden gelenler ise Çanakkale üzerinden Eceabat’a gelebilirler ve buradan Kabatepe iskelesine kalkan Minibüsler ile Gökçeada feribotlarının kalkacağı iskeleye ulaşabilirler.
ADADA ULAŞIM NASIL?
Gökçeada’ya özel arabası olmadan gidecek olanları uyarmak isterim. Adada araç olmadan Köyleri gezmeniz oldukça zor. Minübüs ile ulaşım imkanı kısıtlı olup, merkez ile liman arasında ve Merkez ile Aydıncık ve Kaleköy ile Merkez arasında ve kısıtlı şekilde çok seyrek olarak Uğurlu köyüne Limandan ve Merkezden ulaşım mevcut. Adada bazı köylere ve koylara taxi dışında ulaşım imkanı olmadığını hatırlatmakta fayda var. Bu arada Gökçeada’nın Bozcaada’ya göre sekiz kat büyük olduğu söylersek adada araçsız ulaşımın zorluğunu daha iyi anlayabilirsiniz. Bütün bu zorlukları yaşamadan en pratik seçenek buraya bir Tur ile gelmek, özellikle ada konaklamalı Gökçeada Turlarını tercih etmelisiniz. Bu şekilde hem adada gezilmedik tarihi köy bırakmamış olursunuz, hem de mükemmel Gökçeada denizinin ve sakinliğinin tadına iyice varabilirsiniz.
GÖKÇEADA’DA KAHVALTI NEREDE YAPILIR?
Adaya sabah saatlerinde varmışsanız ada gezisine kahvaltı ile başlamak iyi bir seçim olur. İnternetten araştırdığınızda bolca seçenek bulabilirsiniz. Kaleköy Limanı hariç, Gökçeada Merkez ve Köyleri deniz kenarında olmadığı için deniz kenarında bir kahvaltı hayal ediyorsanız bu seçeneği düşünmeyin. Eski Rum köylerinde kahvaltı almak iyi bir seçenek olur. Zeytinliköy, Yukarı Kaleköy ve Eski Bademli Köylerini önerebilirim. Mutlaka deniz görerek kahvaltı yapacağım diyorsanız da Kaleköy Limanda bulunan balık restauranlarından bir kaçı kahvaltı veriyor.
GÖKÇEADA DA NERELER GEZİLİR?
Kahvaltı sonrasının bir ritüeli olan Zeytinliköy’de Meşhur Gökçeada dibek kahvesi içmek ve sakızlı muhallebi yemektir. Ayrıca dondurmasız yapamam diyorsanız zeytinliköy kahvehanelerin birinde ev yapımı dondurmalarını da tatmanızı tavsiye ediyorum.
Bir sonraki köy Tepeköy adından da Anlaşılacağı üzere tepede kurulu bir köy aynı zamanda baraj manzaralı bir köy burası.
Ada içinde baraj manzaralı bir köy dinleyince kulağa biraz garip geliyor ama böyle Çünkü Gökçeada'da hiçbir Köyü Denizi görecek şekilde konumlanmamış hatta adanın merkezini de buna dahil edebiliriz. Bunun nedeni de geçmiş zamanlarda korsanlığın yaygın olduğu dönemde adada yaşayanların kendilerini korsan saldırılarından korumak amacıyla böyle bir yerleşimi tercih ettikleri düşünülüyor. Ayrıca Ada'nın kışın çok fazla rüzgar alması da bu şekilde bu yerleşim şeklinde etkin olduğu düşünüyorum.
Tepeköy denince akla mutlaka Barba Yorgo Şarapları geliyor. Butik şarap üreticilerinden biri ve marka olarak da kendi adını verdiği Barba Yorgo şarabını üretiyor ayrıca bir de Tepeköy'de taverna işletiyor.
GÖKÇEADA MERYEM ANA PANAYIRI NE ZAMAN ?
Tepe Köyü diğer köylerden ayıran bir başka özellik ise her yıl 14 - 16 Ağustos tarihlerinde yapılan Meryem Ana Panayırı’nin bu köyde yapılıyor olmasi.
Meryem Ana Panayırı Tepeköy'de ki kahvehane ve tavernalarda bulunduğu köy meydanında yapılmaktadır. Meryem Ana Panayırı, bu meydanda 15 ağustos gecesi yenilen yemekler ve içilen şaraplar eşliğinde yapılan Sirtaki başta olmak üzere diğer danslar eşliğinde Keyifli bir eğlence ile kutlanmaktadır.
Dereköy hakkında;
Gökçeada deyince özellikle dereköy'e ayrı bir yer ayırmak gerek Çünkü Dereköy Gökçeada'nın en kalabalık ve rum vatandaşların sayıca çok fazla olduğu dönemlerde 1950'li ve 60'lı yıllarda Ada'nın değil Türkiye'nin en büyük nüfusa sahip Köyü olması ile dikkat çekiyor. O tarihlerde Tepeköy'de 1950 hane olduğunu birçok kaynak doğruluyor.
Köyde bir zamanlar 22 kahvehane, Berber, Bakkal, Terzi gibi dükkanların yanında 3 adet de zeytinyağı imalathanesi mevcutmuş. Tabii ki nüfusu bu kadar kalabalık olan köyün çamaşırhanesi de adanın diğer köyleri ile karşılaştırıldığında en büyük çamaşırhaneye sahip. Köyü ziyaret ettiğinizde köy meydanındaki kilisenin hemen arkasında bulunan çamaşırhanesini de ziyaret edebilirsiniz. Çamaşırhane hala sağlam duruyor, ancak evlere su gelmesinin sonrası artık işlevini kaybetmiş durumda.
Gökçeada’ya gelmişseniz ve vaktiniz varsa yukarıda bahsetmiş olduğum tarihi Rum evlerinin de yer aldığı Kaleköy, Eski Bademli, Zeytinliköy, Tepeköy ve Dereköy’ü mutlaka gezmelisiniz. Vaktiniz az ise hiç olmazsa Zeytinliköy ve Dereköy’ü mutlaka görmenizi tavsiye ediyorum.
GÖKÇEADA’DA NEREDE DENİZE GİRİLİR?
Adaya Deniz için gelmişseniz ve özel aracınız ile gezmeyi tercih ediyorsanız Aydıncık (Kefaloz) Deniz için ilk tercihiniz olmalı. ikinci olarak Laz koyu tercih edilebilir. Gökçeada’ya gelipte farklı bir yerde daha denize gireyim diye düşünenlere gizli Liman başka bir alternatif olabilir. Eğer ada merkezi ve çevresinde veya yeni Bademli Kaleköy civarında Konaklıyorsanız denizin sakin olduğu günler için Yıldız Koyu tercih edilebilir. Yıldız Koyu ve çevresinin Türkiye'nin ilk denizaltı Milli Parkı olarak 1999 yılında ilan edildiğini belirtmeliyim.
Son olarak eğer Uğurlu Köyü ve civarında Konakliyorsanız çok şanslısınız demektir, adanın Aydıncık (Kefaloz) ve Yıldız Koyu ayarında denize ve plaja sahip oteli olan Mavisu Resort otelin plajından ücret karşılığında yararlanabilirsiniz.